dosteli
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

dosteli

dinimiz,hakinda,her.sey,bulabilirsiniz
 
AnasayfaGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

D....

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
al_erbil
al_erbil
Cinsiyet: Erkek
Ne Mutlu Türküm Diyene !!!!®
Yaş : 47
Kayıt tarihi : 31/10/08
Mesaj Sayısı : 542
Nerden : islamdunyasindan
http://www.ask-mekani.benimforum.org
MesajKonu: D.... D.... EmptyÇarş. Kas. 05, 2008 5:52 pm

DADAŞ: (Tür.) Er. 1. Erkek kardeş. 2. Delikanlı, babayiğit.

DAFİ: (Ar.) Er. l. Defeden, gideren. 2. Savan, savuşturan, iten.

DAĞAŞAN: (Tür.) Er. - Dağaşan.

DAĞDELEN: (Tür.) Er. - (bkz. Dağaşan).

DAĞHAN: (Tür.). - Eski Türklerde dağ tanrısı. - İsim olarak kullanılmaz.

DAĞTEKİN: (Tür.) Er. - (bkz. Dağaşan).

DAHHAK: (Ar.) Er. - Çok gülen, çok gülücü. - Daha çok lakab olarak kullanılır.

DAHİ: (Ar.) Er. - Üstün zeka sahibi.

DAHİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Dahi).

DAİM: (Ar.) Er. - Devamlı sürekli, her zaman.

DALAN: (Tür.) Er. 1. Biçim, şekil. 2. İnce, narin, zarif.

DALAY: (Tür.) Ka. - Deniz.

DALAYER: (Tür.) Er. - Deniz adamı.

DALDAL: (Tür.) Er. - Kahraman, yiğit-

DALGA: (Tür.). 1. Denizin yel esince oynayıp kabarması. 2. Denizde hareketli su kütlesi. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

DALOKAY: (Tür.) Er. - Çok beğenilen.

DALYA: (Tür.) Ka. - Yıldız çiçeği.

DAMAN: (Fars.) Er. 1. Etek. 2. Bir dağ silsilesinin eteğinde uzanan bölge.

DAMLA: (Tür.) Ka. 1. Bir sıvıdan ayrılarak düşen parça halinde, küçük miktar, katre. 2. Belli miktarlarda akıtılarak kullanılan ilaç.

DANA: (Fars.) Er. 1. Bilen, bilici, bilgin.

DANİŞ: (Fars.) Er. 1. Bilim, bilgi, ilim. Ehl-i daniş: Bilgi sahipleri. Daniş-Merd: Bilgili, Tanzimattan önce kadıların yanında stajer olarak çalışan kimse. - Danişmend: Sultan Melikşah'ın alimlerinden emir Danişmend'in kurmuş olduğu bir Türk devlet ve sülalesi.

DANİYAL: (İbr.) Er. - Ben-i İsrail peygamberlerinden biri. "Tanrı benim yargıcımdır" anlamına gelir. İki tane Daniyal vardır: a) Babillilcre esir olmuş genç Daniyal, b) Hz. Nuh ile Hz. İbrahim arasında geçen zamanda yaşayan Daniyal.

DARCAN: (Tür.) Er. 1. Aceleci, sıkıntılı. 2. Serçe.

DAREKUTNİ: (Ar.) Er. - Ebu'l-Hasen Ali b. Ömer. Tanınmış muhaddislerdendir (917-995) yıllan arasında yaşamış 80 yaşında Bağdat'ta vefat etmiştir. Hadis sahasında kıymetli eserleri vardır.

DARGA: (Tür.) Er. - Başkan, lider.

DARİMÎ: (Ar.) Er. - Ebu Muhammed b. Abdurrahman. Hadis bilgini. Müslim ve Ebu İsa hadislerini Darimi'den aldıklarını söylerler. En meşhur eseri Camiu's-Sahih'dir.

DAVUD: (İbr.) Er. Kendisine kitap olarak Zebur'un gönderildiği büyük peygamberlerden biri. Kur'an-ı Kerim'de 16 yerde ismi geçer. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.

DEDE: (Tür.). 1. Ana ve babanın babası. 2. Ced, ata. 3. Çok yaşlı kimse. 4. Mevlevilikte çile doldurmuş, dervişlik gayesine erişmiş ve dergahta hücre sahibi olmuş kimse. 5. Bektaşilerde şeyh, baba. - Örfte isim olarak kullanılırken, daha çok lakap olarak kullanılır.

DEFİNE: (Ar.) Ka. 1. Yere gömülmüş, kıymetli eşya. 2. Kıymet ve değeri olan kimse veya mal.

DEFNE: (Yun.) Ka. - Akdeniz ikliminde yetişen, yapraklan sert ve üst yüzleri parlak açık sarı çiçek ve güzel kokan defnegillerden bir ağaç.

DEĞER: (Tür.). 1. Bir şeyin tam karşılığı, kıymet, baha. 2. Layık. 3. Bir şeyin sahip olduğu yüksek vasıf. 4. Ehliyet, kabiliyet. 5. Kadir, itibar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

DEHNA: (Ar.). - Kızıl. Kumun rengi dolayısıyla Arabistan'da ıssız iller adıyla anılan bir çölün adı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

DEHRİ: (Ar.). - Dünyanın sonsuzluğuna inanıp öteki dünyayı inkar eden, ruhun da cesetle birlikte öldüğüne inanan. Materyalist. İsim olarak kullanılmaz.

DELAL: (Ar.). - İnsana hoş, sevimli görünen hal, naz, işve. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

DELFİN: (Yun.). - Yunus balığı. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

DELİSTAN: (Tür.) Ka. - İlkbaharda birdenbire kabarmış bahçe. Gelişmiş, içinde her türden bitki bulunan, karışık bahçe.

DEMET: (Tür.) Ka. 1. Bağlanarak, oluşturulan deste. 2. Biçilip bağlanmış ekin. 3. Bir kaynaktan çıkan ışıkların meydana getirdiği ışık destesi, hazne.

DEMİR: (Tür.) Er. - Dayanıklı ve kullanış sahası geniş, mavimsi esmer renkli bir maden.

DEMİRAĞ: (Tür.) Er. – Demirden ağ.

DEMİRALP: (Tür.) Er. - Demir gibi sağlam ve yiğit.

DEMİRAY: (Tür.) Er. - Demir gibi.

DEMİRCAN: - (bkz. Demirağ).

DEMİRDELEN: - (bkz. Demirağ).

DEMİREL: (Tür.) Er. - Demir gibi güçlü eli olan.

DEMİRER: (Tür.) Er. - Demir gibi güçlü kimse.

DEMİRHAN: (Tür.) Er. - Güçlü hükümdar.

DEMİRKAN: (Tür.) Er. - Güçlü soydan gelen.

DEMİRMAN: (Tür.) Er. - Demir gibi güçlü sağlam kimse.

DEMİRÖZ: (Tür.) Er. - Özü demir gibi güçlü olan.

DEMİRŞAH: - (bkz. Demirhan).

DEMİRTEKİN: - (bkz. Demirhan).

DEMİRTUĞ: - (bkz. Demirtekin).

DEMREN: (Tür.) Er. - Okun ucuna geçirilen demir ya da kemik parçası.

DENGİZ: (Tür.) Er. - (bkz. Deniz).

DENGİZER: (Tür.) Er. - Denizci.

DENİZ: (Tür.) Ka. 1. Büyük su kütlesi. 2. Büyük su kütlesindeki dalgalanma.

DENİZALP: (Tür.) Er. - Yiğit denizci.

DENİZCAN: (Tür.) Er. - (bkz. Denizalp).

DENİZER: (Tür.) Er. - Deniz adamı, denizci.

DENİZHAN: (Tür.) Er. 1. Denizlerin hakimi, yöneticisi. 2. Eski Türklerde Deniz tanrısı. - İsim olarak kullanılmaz.

DERBEND: (Ar.) Er. - Kapılar kapısı.

DEREM: (Fars.). - Para, akçe. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

DEREN: (Tür.) Ka. - Derleyen, toplayan, ekini biçip toplayan.

DERİM: (Tür.). - Çadır. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

DERKAVA: (Ar.) Er. - Afrika'nın kuzeybatısında, Fas-Cezayir'i içine alan müslüman tarikatların genel adı.

DERKAVİ: (Ar.) Er. - Derkava'ya mensup. - (bkz. Derkava).

DERMAN: (Fars.) Er. 1. İlaç. Çare. 2. Takat, kuvvet, güç.

DERSU: (Tür.). - Hepsi, kamilen, baştan başa hep. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

DERVİŞ: (Fars.) Er. 1. Allah için alçakgönüllülüğü ve fukaralığı kabul eden veya bir tarikata bağlı bulunan kimse. 2. Fakir ve muhtaç kimse. 3. Daha çok lakap olarak kullanılır.

DERYA: (Fars.) Ka. - Deniz, büyük nehir.

DERYAB: (Fars.). - Akıllı, anlayışlı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

DERYACE: (Fars.) Ka. 1. Küçük deniz. 2. Göl.

DERYADİL: (Fars.) Ka. - Gönlü geniş, herşeyi hoş gören.

DERYANUR: (f.a.i.) Ka. - Nur denizi, deryası.

DESEN: (Fran.) Ka. 1. Renksiz çizim. 2. Kumaş şekli.

DESTAN: (Fars.) Ka. 1. Hikaye, kıssa. 2. Hile, mekr, tenvir. 3. Rüstem'in babasının lakabı.

DESTE: (Fars.) Ka. 1. Demet, tutam, takım. 2. Kabza, tutacak yer. 3.On yapraklık altın varak defteri.

DESTEGÜL: (Fars.) Ka. - Gül demeti, destesi.

DEVA: (Ar.). - İlaç. Çare, tedbir. – Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

DEVAN: (Fars.) Er. 1. Koşan, seğirten, hızlı yürüyen. 2. Koşmak. Süratle, hızla gitmek.

DEVLEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin mutluluğu, uğuru, büyüklüğü. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanı­lır.

DEVLET: (Ar.). - Bir hükümet dairesinde teşkilatlandırılmış olan siyasi topluluk. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. Devlet Giray: Kırım hanı (1530-1577). Mübarek Giray'ın oğlu.

DEVLETŞAH: (Fars.) Er. - XV. yy. yetişen en tanınmış İran edebiyatçısı.

DEVRAN: (Ar.) Er. 1. Dünya, felek. 2. Zaman. 3. Talih, yazgı.

DEVRİM: (Tür.) Er. 1. Hareket halinde bir şeyin bir eğri çizerek dönmesi, devretmesi. 2. Köklü değişiklik, inkılap. 3. Eski olduğu fark edileni yıkıp yerine yeni olduğu farz edileni koymak. 4. İhtilal.

DİBA: (Fars.) Ka. 1. Alacalı ipek kumaş. 2. Atlas.

DİBACE: (Fars.) Ka. 1. Kitabın başlangıç kısmı, önsöz. 2. Kitapların süslü sayfaları.

DİCLE: (Tür.). - Yakındoğu'nun Türkiye'den doğan ve Mezopotamya'dan Basra Körfezine dökülen nehirlerden biri. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

DİCLEHAN: (Tür.) Er. - Dicle'nin hükümdarı.

DİDAR: (Fars.) Ka. 1. Yüz, çehre. 2. Görme, görüşme. 3. Görüş kuvveti. 4. Açık meydanda.

DİDE: (Fars.) Ka. 1. Göz. 2. Gözcü. 3. Gözbebeği. 4. Gözucu.

DİDEM: (Fars.) Ka. - Gözüm.

DİHYE: (Ar.) Er. - Dihye b. Halife. Kelbi kavmine ait, Hz. Rasûlullah (s.a.s)'ın ticaret ortağı. Hoş tavırlı, kibar, zengin bir tacir. Cebrail (a.s.)'in bazen Dihyetü'l-Kelbi suretinde vahiy getirdiği rivayet olunur.

DİKÇAM: (Tür.) Er. - Çam gibi uzun. Metanetli.

DİKMEN: (Tür.) Er. 1. Koni biçiminde sivri tepe. 2. Dağların en yüksek yeri. 3. Yayla.

DİLAN: (Fars.). - Gönüller, yürekler. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

DİLARA: (Fars.) Ka. 1. Gönül alan, gönül kapan, gönül okşayan, gönlü dinlendiren. 2. Bugün elde örneği olmayan eski Türk mürekkep makamlarından biri.

DİLAVER: (Fars.) Er. - Yiğit, yürekli.

DİLAVİZ: (Fars.) Ka - Gönlün takıldığı, gönüle takılan.

DİLAY: (Fars.) Ka. - Gönlü aydınlatan ay.

DİLAZAD: (Fars.) Er. - Gönlü bir şeyle ilgili olmayan, gönlü rahat. Özgür.

DİLBAZ: (Fars.) Ka. 1. Gönül eğlendiren. 2. Güzel söz söyleyen. 3. Yüze hoş görünen.

DİLBER: (Fars.) Ka. - Gönül alıp götüren, güzel.

DİLBERAN: (Fars.) Ka. - Dilberler, güzeller.

DİLBESTE: (Fars.) Ka. - Gönül bağlamış, aşık.

DİLDAR: (Fars.) Ka. 1. Birinin gönlünü almış, sevgili. 2. Abdülbaki Dede'nin terkib ettiği 7 makamdan biri.

DİLDEREN: (Fars.) Ka. - Sevgi toplayan, gönül alan, beğenilen.

DİLEFRUZ: (Fars.) Ka. - Gönül aydınlatan. - (bkz. Dilfüruz).

DİLEK: (Tür.) Ka. 1. Dilenen şey, arzu, istek. 2. İsteme, arzu etme, dileme.

DİLEM: (Fars.) Ka. - Gönül ilacı.
al_erbil Kullanıcısının İmzası
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

D....

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
dosteli :: ÇOCUKLAR DUNYASI :: Çocuk İsimleri Ve Anlamlari -